top of page

Alors; Cenubda Vakans Kâbil midir Bu Sene Acep?!

Münevverler Mahfili III


Dersaadet, Mayıs 2020
Marquis d’Istambulin

Dersaadet, Mayıs 2020

Vesâil-i İrtibat:



Yatsı vaktından sonra gelen tilifondan pek “deranje” olurum! Muhakkak meyus bir havadis mevcuddur muhtevasında. Mamafih tilifonunu fişden çeken, kapatan zamane gibi mesuliyetsiz bir zat asla olmadım hayatta. Bundan maada gece yarısı gelen tilifonlara siyatiklerimi yoğura yoğura, kablim ihtilaçlar içinde, bin bir dua terennüm ede ede cevab veririm her daim. Bu sefer de öyle yapdım: “Nalet şerrine kör şeytan!” deyüb tilifonu açdım.




Eyvah ki ne eyvah! Nalan hatun kişiye de hiç tahammül edemem. Acar gazeteci, medya plazaların namlı hatun kişisi, bilumum trendlerin grupie kızı, ortamların popüler siması, gece heyatının gülü, Jüjü kızım tilifonda iki gözü iki çeşme ağlioridü. Vakıa ol lahza emin oldum ki hanım kız Covit-19 musibetini kaptı bir yerden.

“Metin ol Jüjü kızım. Gün doğmadan neler doğar! Hemi de bu mendebur illet biz ihtiyarları zebun ediormuş! Vallahi de billahi sana bi şeycikler olmaz. “ diye sıralioridüm ki Jüjü kızım ansızın ağlamayı kesdi:

“Marquis d’Istambulin lutfen söyleyin bana. Bu nasıl olur?! Oh my god! Unbelievable! Still I am sad!”

“Cenab-ı Hakdan gelen bir şeydir hanım kızım. Hakk Teâla'ya kıyam etme. Nasipde ne varsa o tecelli eder! Geçer inşallah.”

“Biliorum geçeceğini amma yaz geçtikten sonra ne yapayım ben Bodrum’u?!”

O hengamede sarf etdiği son cümleyi işitince birden aydım:

“Hayırdır Jüjü kızım? Sen Covit-19 musibetine duçar olmadın mı?!”

“Ne Covit’i Marquis! Benim derdim dağlardan büyük! Mahvoldum ben! Ne yapacağımı bilemiorum! Siz bana bir yol gösterirsiniz diye sizi aradım bu saatte!”

“Fekad derdini söylemeyene ben nasıl derman bulayım Jüjü kızım?!”

“Duymamış olamazsınız Marquis! Bayram sonrasına kadar İstanbul’dan çıkış yok. Kaldım buralarda! Bütün arkadaşlar uyanıklık etti. Yasaklar başlamadan kaçtı gitti Bodrum’a. Şimdi orada asude sahillerde vur patlasın çal oynasın; her gece işret meclisleri ayyukta. Ben kaldım buralarda! Ben ne yapacağım şimdi?!”

A bon! Şimdi annadım!” dedim; “Hakikat derdin dağlardan büyükmüş Jüjü kızım!”

“Düşünebilior musunuz Marquis; hepsi her sabah billur plajlardan, ıssız meyhane masalarından, teknelerden, kotralardan video yayınlıyorlar! Bense evde hapis! Nassıl düşünemedim bunu; nasıl kaçamadım kapanmadan önce?!”

“Hay Allah! Vaziyet hakikaten pek çetinimüş.” diye terennüm etdim ağzımın içinde.

“Peki bana söyler misiniz Marquis; bu sene güneye inemeyecek miyiz?!”

Suali kendi kendime tercüme eder gibin bir kerre daha tekrar etdim ağzımın içinde:

Alors; cenubda vakans kâbil midir bu sene?!”

Vakıa müşkülat böyyük!

Hemi de bu böyyük müşkülü nezih karîlerime nasıl nakledsem ki?! …

Aziz karîler; malûmâliniz bu sene entelijansiya mensubi pandemi melanetine duçar olub hanelere habsolunca evvela okumuş, aşmış derin edib buhurdanına bürünerek “içtimai neşriyaddan” (sosyal medya) arka manzarası kitap-kütüb ile kaplı mekânlardan namütenahi neşriyyadlar yapdı. Bilahare işbu örfi idare vaziyetinin kendileri içün pek makbul olduğunu iddia edüb okumak içün sıraya koydukları âsarın listelerini, suretlerini neşreyleyerek “arrogant” nazarlar atdı avama. Akabinde idareyi tenkıyd ve tezyif edüb Lokman Hekim misali şifalar tavsıyye etmeye başladı umuma. O da nihayete erince krizi fırsata tedavül edüb borsadan tahvil, piyasadan efektif tedarik etme cihetine gitdi. Arada fırsatı ganimet bilüb bir Korona romanı, hikâyesi, fıkrası neşreylemeye meyleden de az değilidü. Ve lakin bir türlü hitam bulmuordu tevkifat vaziyeti. O vakıt vakans hayalleri tedavüle sokuldu ve sıcaklarla beraber her türlü illetin nihayete ereceği iddia edilerek cenub yoluna revan olmak içün hazırlıklara girişildi.

Fekad aynı lahzada Muğla vilayetine, Bodrum’a intikal etmek isteyen tomofillerin namütenahi kuyruğu neşrolunmaya başlandı ajanslardan. Bir de tevkifatın Haziran’a kadar devam edeceği tebliğ edildü. Hulasa, idare 19 Mayıs ve de Şeker Bayramlarını ilga ederek hepiceğimizi içeri habsetdi. İşte ossaatte kızılca kıyamat kopdu! Haftada bir gün vakans olsa bile baştan weekend ile iblağ edüp, sondan da öbürsü weekend’le iblağ edüp her daim dokuz günlük vakansa cenuba gitmeye alışkın monden entelijansiyamız bu vaziyetde ne edecek ne eyleyeceğidü?! Sitüasyon fevkalade vahim gözükmekte idü! Çünki bundan kelli Dersaadet’den çıkış yoğidü!

Anlayacağınız aziz karîler Miladî 2020 sensinde entelijansiyanın vaziyeti pek yamanidü.

Monden Dersaadet entelijansiyası Kadıköy ve de Cihangir’i kışlak, Bodrum ilâ Çeşme’yi de yaylak olarak kullanmaya başladı başlayalı Bodrum’un güzide nahiyeleri Gümüşlük, Yalıkavak, Türkbükü, Gündoğan gibin muhitlerde münevverler temerküz eder ve iştihalı mütakelemeler, meşveretler, münakaşalar yapmakdan ziyade birbirlerine hava atmak içün karizma yarışına girerler. Fekad yoksa bu sene bu da mı hakikat olamayacakdı?! Bu böyle ne nuhusetli seneydi!

…?!

İşte Jüjü kızımı derunî bizar eden bu idü!

“Peki neydeceyük Jüjü kızım?! Sen de vakansı İslambol’da yap! Adalara gidersin bol bol!”

“Ay Marquis! Bunu nassıl söylersiniz?! Size inanamioorum! Bu denli “sans-sükse” bir tatil ile bir daha ben kimlerin yüzüne bakarım?! Entelijansiya beni bir daha ciddiye alır mı?!”

“Eyi amma Allah’dan gelen bişi kızım. Kim ne diyebilür ki?!”

Jüjü bu yanıtı duyunca tekrar kaldığı yerden saya döke ağlamaya başladı. Ne idüp ne eyliyeceğimi şaşırdım:

“Ben de bir çare bulursunuz diye sizi aradım! Meğer siz beni hiç sevmior muşsunuz Marquis! O kadar da röportaj yapıp, kitaplarınızı tanıtmıştım sizin. Demek ki beyhude imüş tüm bunlar!”

“Lailaheillallah! Hanım kızım biraz sakin olur musun bak, düşünemiorum! Allah büyükdür, bir kapı açar!”

“Hayır işte! Açmaz! Kaldım ben buralarda! Güneye inemeyeceğim işte! Mahvoldum!”

“Tövbe estağfurullah! Ne’tsek, neylesek ki?!”

“Siz beni sevseydiniz bu işi hallederdiniz Marquis d’Istambulin!”

“Sevmez olur muyum? Ama nasıl halledeyim Jüjü kızım?! Ben yapayalnız bîçare bir ihtiyar muharrir! Artık Bâb-ı Âli’de sözüm bile geçmior.”

“Bâb-ı Âli’ye hacet yok! İsteseniz yaparsınız!”

“Nassıl kızım nassıl?!”

“Bakınız Marquis, sağlık nedeni ile 199’dan izin kâğıdı alınıp öyle gidiliyormuş vakansa. Benim için bir kalp krizi geçirseniz de sizi arabamla Bodrum’a atıversem?! Kalacak yeriniz de benden; söz!”

Ahzoooo!” dedim ansızın. “Müyesser hatun çabuk bana dilaltımı getir!” diye seslendim emektar hizmetkârıma.

Jüjü’nün talebi üzre kalp sektesi geçirecek değilidüm lakin bu lakırdıları duyunca ansızın tansiyonum fırladı… Hafazanallah durduk yerde bir de inme inecek filan…

Müyesser hatun etekleri zil çala çala İsodril yetişirkene ahize elimden yere düşdü. Tilifonda Jüjü kızım hâlâ konuşuordu:

“Bu sene Bodrum’da en trendy yer Gümüşlük’müş. Limonlu bahçe şimdiden tıklım tıklımmış. Kulüpte canlı müzik varmış her gece. Mimoza’da bayramda yer kalmamış şimdiden. Jazz Cafe’de yine Şevval varmış. Serdar da izin kâğıdı ayarlarsa orada olucekmiş…”

“Yarabbi şükür…” dedim kendi kendime.

Dilaltı beni beş dakkada kendime getirdü. Tansiyonum derekab düzeldi. Vakıa sıcak sıcak damarlar açıldığında bendenizin de aklına düşmüor değil Gümüşlük’de anadan üryan güneşlenen cins-i latifler…

bottom of page