M. Utku YEŞİLÖZ
Tıpkı sessizlik gibi, yalnızlık da günlük hayatı daha iyi yaşamamızı sağlayan içsel bir deneyimdir Eugenio Borgna, Ruhun Yalnızlığı
Türk edebiyatına elliden fazla eseriyle katkı sunan şair, yazar Salâh Birsel’in Günlükler dizisinin dördüncü kitabı olarak tanıtılan ve 1989 yılı boyunca tuttuğu notları kapsayan Bay Sessizlik adlı eseri, ilk olarak 1990’da Ada Yayınevi tarafından basılmıştı. Bu yıl Sel Yayınları’nca yenilenen yüzüyle okurla tekrar buluşturulmak istenen Bay Sessizlik, yazarının aynasındakileri yansıtmaya devam ediyor.
Bencesi,
bir yazarın, bir ressamın, bir musikicinin günlüğü yoksa,
iç dünyası, kendisiyle ve sanatıyla hesaplaşması da yoktur.
—Salâh Birsel
1919 Bandırma doğumlu olan Salâh Birsel asıl adıyla Ahmet Selahattin, çocukluğunun büyük bir kısmını İzmir’de geçirmiştir. İzmir’de, Saint Policarpe Fransız İlkokulu, Saint Joseph Fransız Okulu (Kolej) ve İzmir Erkek Lisesi’nde başlayan öğrenim hayatını İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine taşır. Hukuk eğitimi esnasında bir fikir değişikliğiyle Felsefe bölümüne geçiş yapacaktır. Bu değişiklikse kendisine edebiyatın kapısını aralar.
1999 baharında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdikten sonra da şiir ve denemelerinin yanında yaptığı çeviriler, yazdığı roman ve tuttuğu günlüklerle de edebiyatımızda adından sıkça söz ettiren bir isim olacaktır. Sekiz yaşında ilk öyküsü Nezakatenmiş’i yazan Birsel, nasıl ki o zaman karşılık bulduğu bir sorusundan esinlenip bu öyküyü yazmışsa sonrasında yazacağı farklı türlerdeki eserleri yaşamındaki birtakım anıları heybesinde biriktirerek yazacaktır. “Kimse ölüm yazılarını gerçeğe uygun bir biçimde yazamaz. Yaşamöykülerini de öyle.” (s.20) Türsel birtakım özellikleri ile kimi araştırmacılara göre göz ardı edildiği ve bununla birlikte inceleme yapılabilirlik açısından diğer türler içinde ayıklama yapıldığı düşünülen günlük türü aslına bakılacak olursa yazarın beslendiği kaynakların saç ayaklarının delili, eserlerine hazırlık safhasındaki karalamalarının bizzat kendisidir, diyebiliriz. Sıradan ve sıra dışı gözlemlerin yer aldığı bu notlar en başında bir okur gözüne uzak düşer. Erişim zorluğu, erişilme ihtimali olsa bile metnin anlaşılma zorluğu insanı düşündürür. Otobiyografi ve anıların kamusal alanda paylaşımı herkesçe daha mümkün görülürken bu iki akraba-türün bir üçüncüsü olan “günlük”, okur nezdinde yazarının sessizlik ve yalnızlık içinde kendisi için sarf ettiği karalamalardır. Şüphesiz sessizlik, yalnızlık ve monolog hâl içsel bir deneyim oluşturma noktasında birleşir lakin günlüğün, yazarın iç dünyasından tam anlamıyla düşünülmeden ayrılıp yazıya öylece dökülen bir tür olduğuna kanaat getirmek de çabasız. Şunu bilmekse yeterli: Günlük yazımında okur ve yazarın konumu, bu konumun doğası gereği ortaya çıkan “çoklu benlik” dikkat çekiciyken ve günlükte yanlış anımsama ya da hiç anımsamama söz konusu olmadığından günlük türünün edebi incelemelere müsait olduğunu söyleyebiliriz. “Benim okumalarım kendim için değil, yazılarım içindir. Ama kimi zaman kendi önüme de bir et parçası atarım. Yani benim de insan olarak, hoşlanmaktan hoşlandığım bir şey varsa, bir şiir, bir roman, bir kitap kataloğu, bir anı, bir günlük, bir deneme, bir kaynakça, onlardan birini okuyabilmek için ipimi gevşetirim.” (s.24) Zekânın ve duygunun harmanlandığı bir tavır gözlemleriz Salâh Birsel’de. Bu tavrı hem şiir hem de eser verdiği diğer türler için geçerli. Onun günlükleri bir sanatçının elinden çıktığını duyurur okura. Kafka, Voltaire, Haggard, Henry Miller, Hugo, Gide, V. Woolf, Şair Martialis’den Talat Halman, N.S. Örik, Esendal, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Falih Rıfkı’ya varana yerli, yabancı birçok ismi Bay Sessizlik’in satırlarında görürüz. Dahası birçok ismi anmasının yanı sıra o notlarda edebiyat meselelerinin üzerinde durması oldukça önemlidir. Okurun günlüğe erişmesi durumunda geniş bir yelpazede edebiyat üzerine yapılan zihin jimnastiğine katılması, belki ilk kez gördüğü isimlerin şiir ve yazılarıyla tanışmak için heyecan duyması mümkün. Özellikle 20. yüzyılda epey ilgi gören günlük türü Salâh Birsel’deki düşünür kimliğinin bir yansıması. Neden mi böyle düşünülebilir; ağırlık verdiği şiir ve denemelerindeki ironi ve bıyık altı gülümsemeleri tarihli notlarında da “vazgeçilmez” durur zira. Kimlerin mektup için yaratıldığını, kırtıpil olduğunu vurguladığı şairleri, insanı hayatta tutan tonikaları, aralık aralık el attığı yazarları, kitaplara küldürküme yaklaşanları hayretle okuruz bu günlüğünde. Sanatın tümü üstüne ciddi bir şekilde düşünmenin yaygınlaşmadığı zamanlardan gelen bu günlük tutma alışkanlığıyla aynı zamanda ilk edebi günlüklere imzasını attığını da söylemeden geçmek olmaz. Olan bitenin gölgesine oturmuş, yürüyüp geçtiği yolda kaybolmuş kimseyi anlatırken dengesizliklere, çelişkilere yüklendiğini duyarız Salâh Birsel’i okudukça. Bay Sessizlik, onun “benim okumalarım kendim için değil, yazılarım içindir” dediği yerdir. Sessizlik kadar, yalnızlık kadar kaldığını hissederiz bu satırları yazdığı sıra. Ki anlarız kaldığı kendinedir; bir et parçası. “Doğrusu kimileri günlükleri kendisi için yazar, yayınlanmasını da düşünmez. Ama yine de günün birinde kalabalıkların karşısına çıkacağını bilirler. Yazdıklarını da ona göre yazarlar.” (s.51) Esasında Salâh Birsel’in de dediği gibi; her günlük bir öykü, biraz anı, bir tarih yazısı ve bir portredir. Düşüncelerin, duyguların açıklığı var; sezi ve gizil yanlar var bu eserlerde. Geçmekte olan zaman yaşamı rastgele derlese de insan etrafı izlediği her anda, kulağına çalınan her sözde hayatın belli bir kısmını çözer, çözmek istediği takdirde. Ne oluyorsa onu tarihe not düşüp yazıya geçirmek işi değil, Birsel’deki. O, günün birinde kalabalıkların karşısına çıkacağını bildiğinden gördüğü, gösterme istedikleri Bay Sessizlik’tedir. Bir başı, bir entrikası hem bir sonu olan günlükleri hayata ve sanata meraklı okurları içindir.
Bay Sessizlik
Salâh Birsel
Sel Yayıncılık
126 s.
2021
Comentarios