Beyza ERTEM
David Naimon’ın Ursula K. Le Guin ile yaptığı söyleşiler kitaplaştırıldı ve “Yazma Üzerine Sohbetler” adıyla Metis Yayınları tarafından “Diyaloglar” serisi kapsamında yayımlandı. Özde Duygu Gürkan’ın çevirisiyle okura sunulan bu söyleşiler, Ursula K. Le Guin’in kurmaca, şiir ve kurmacadışı hakkında düşüncelerinden oluşuyor ve bir eylem olarak “yazma”nın bir yazarın muhayyilesinde nasıl karşılık bulduğunu anlamamıza imkân sağlıyor.
Antropolog bir baba ile yazar bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Ursula K. Le Guin, edebiyat eğitimi görmüş yazarlardan biri. 1950’li yıllarda yazdığı fantastik öyküler ve romanlar onun yazarlık serüvenini başlatan metinlerdir. Yazar, sonraki yıllarda bilim kurgu türüne ağırlık vererek büyük bir üne kavuşmuştur. Deneme, şiir, roman, kısa hikâye, çocuk edebiyatı gibi birçok türde eserler yayımlayan Le Guin, farklı kategorilerde birçok ödülün de sahibidir. Bilim kurgu-fantastik edebiyat tutkunlarının favori yazarlarından biri olan Le Guin’in Türkçeye çevrilen eserleri arasında özellikle ütopik bir dünyaya açılan “Mülksüzler”, büyük ilgi görmüştür. 2018 yılında 89 yaşında hayatını kaybeden yazarın ardında bıraktığı söyleşiler, edebiyatseverler için ayrıca kıymetli.
Kitabın “Söyleşi Dehşeti” başlığını taşıyan giriş bölümünde Ursula K. Le Guin’in “söyleşi” hakkındaki genel görüşlerine rastlıyoruz. Şöyle diyor Le Guin: “Söyleşi yapan kişiler içinde en çok korktuklarım, yayınevinin halkla ilişkiler yetkililerinin kitabınız hakkında söylediklerini –ve metinden cımbızlanmış bazı kullanışlı alıntıları- okumuş olanlardır. Bunlardan birini yüksek sesle okuyup samimi bir şekilde şöyle derler: ‘Burada söylediklerinizi biraz açar mısınız?’” (s. 11) Yazar, günümüzde hâlâ tartışılan bir probleme değinmiş: Söyleşi yapanlar ile söyleşi yapılan yazarlar arasındaki entelektüel uçurum. Ne yazık ki yazarın eserlerini okumamış, yalnızca tanıtım yazılarına ya da kitaptan yapılmış belli başlı alıntılara hâkim olanların gerçekleştirdiği söyleşiler, yazarların zamanını çalmaktan başka bir işe yaramıyor. “Biraz açar mısınız?” sorusu, edebi bir cümleye istinaden yöneltildiğinde, yazarın anlatmak istediğini “anlatamamış” olduğu hissini yaratıyor. Diğer yandan, yazarın anlamı bizzat kendi isteğiyle yüzeye çekmemiş olabileceği, iletmek istediği bazı şeyleri bilinçli okurların fark etmesi gayesiyle “örtük” bırakmış olabileceği hiç hesaba katılmıyor. Le Guin’in bu bölümde kullandığı ifadeler, sözlerimi destekler nitelikte.
Ursula K. Le Guin’in David Naimon ile söyleşileri, tam anlamıyla sohbet havasında. Le Guin'in kitabın hemen girişindeki sözlerinden, David Naimon’ın “yaptığı işi” konuşmak istediğini fark ettiğini ve bu nedenle ortak bir amaca sahip olduklarını düşündüğünü kaydettiğini görüyoruz. Le Guin, bir yazar olarak kurmaca hakkında hiç çekinmeden konuşabileceğini, fakat bir şair olarak şiir hakkında konuşurken “utangaç ve acemi” olduğunu söylüyor. Kurmacadışı eserleri hakkında konuşmanın ise kendisini korkuttuğunu ekliyor:
“Söyleşiyi yapan kişinin, eserlerimdeki Schopenhauer, Wittgenstein ya da Adorno etkisini tartışacağından korkuyorum, hiçbirini okumadım bu arada; veya kuir teorisi ya da sicim teorisi hakkındaki fikrimi öğrenmeyi talep edeceğinden çekiniyorum; dinleyicilere Taoizmin ne olduğunu anlatmamı isteyeceğinden ya da (en muhtemeli) bana İnsanlığın Geleceği’ni soracağından korkuyorum. Cehaletimin muazzam boyutlarını biliyor olmam, onu sergilemekten hoşlandığım anlamına gelmez. Benimle söyleşi yaparken bilgimin ve idrakimin sınırlarına saygı duyan ve benden Delphi Kâhini’ni oynamamı istemeyen kişilere minnet duyuyorum.” (s. 13-14)
David Naimon’ın sohbet başlamadan evvel yazar hakkında düştüğü notlar da oldukça dikkate değer. Kurmaca bölümünde Naimon, Le Guin’in “sadece kurmaca yazarı değil, hayal gücünün yazarı” olduğunu belirtmiş. (s. 17) Naimon, metinler üzerinden tanıdığımız, hayalimizde yaşattığımız yazarlarla “gerçekten” tanıştığımızda, yüz yüze kaldığımız “gerçeğin” bizi olumlu yahut olumsuz etkileme ihtimaline değiniyor aslında. Kendisinin Le Guin ile KBOO’nun stüdyosunda buluştuğunda edindiği ilk izlenim, gerçek ve hayali Le Guin arasında bir çelişki olmadığına işaret ediyor: “Gerçek olanla hayali olan ayrılmaz bir bütündü: kökleri yere sağlam tutunmuş, hayal gücüyse göğün zirvesine doğru dallanıp budaklanan bir yazar.” (s. 18)
Sanat ortaya çıktığından beri tartışılan meselelerden biri olan “taklit” meselesine Ursula K. Le Guin’in nasıl yaklaştığını da bu sohbette bulma imkânına sahibiz. Yazar, öğrenme amacıyla gerçekleştirilen taklidi desteklemekte. Eğer öğrenme amacından saparsa ya da yalnızca öğrenme amacıyla gerçekleştirilmiş bir metin yayımlanırsa, bunun intihale gireceğini söylüyor. Aslında taklit meselesini yanlış yorumladığımızı vurguluyor.
Şiir üzerine gerçekleştirilen sohbette, Naimon, Le Guin’in şiirlerinde bir tefekkür olduğunu ifade etmiş. Le Guin, bu bölümde düzyazıları ve şiirleri arasındaki farklar hakkında bazı ipuçları vermekte. Örneğin, Naimon’ın roman yazarken duyduğu sesi şiir yazarken duyup duymadığını sorması üzerine, şiir yazarken “dikte aldığını” hissetmediğini söylüyor. Roman yazarken içinden gelen sesin kendinden çok emin olduğunu ve bu nedenle onunla tartışmak zorunda kalmadığını söylemesi, oldukça dikkat çekici. Ayrıca bu bölümde Le Guin’in Housman okuyarak büyüdüğünü ve onun “dörtlüğün mutlak ustası” olduğunu düşündüğünü öğreniyoruz.
Kurmacadışı üzerine konuşurken ise Le Guin, kendini kurmacadışı yazarı olarak görmediğini ifade ederek söze başlıyor. Kurmacadışı, fikirleri daha rahat ifade etmeye imkân sağlayan, “ima”nın sınırlı olduğu bir tür. Le Guin için de cazip olan bu. Bu bölümde, “hayal gücüyle ötekine ulaşmak” ifadesi, yazarın fikirlerinin odağında yer alıyor, diyebilirim. Le Guin severler için şunu da eklemek isterim. “Bir Sanat Eserinde Yaşamak” başlıklı yazısı için konuşan Le Guin, bu yazının “otobiyografiye en çok yaklaştığı yazı” olduğunu belirtmiş.
Sohbetlerin arasına Le Guin’in farklı türlerde metinlerinden bazı parçalar yerleştirilmiş olması, kitabın ilgi çekici yönlerinden. Özellikle daha önce yazarın herhangi bir kitabını okumamış fakat okumaya istekli olan okurlar için ipucu niteliğinde olan bu parçalar, yazarın metinleri hakkında bir fikir sahibi olmayı sağlıyor. “Yazma Üzerine Sohbetler”, Le Guin okurlarını sevindirecek bir kitap olmasının yanında, yazmayla ilgilenen, yazma üzerine düşünen herkesin ilgisini çekecek nitelikte. Okuma ve yazma üzerine “nitelikli” tavsiyelere, hakkıyla gerçekleştirilmiş söyleşilere ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, ömrüne farklı türlerde birçok kitap sığdırmış büyük bir yazarın “yazma” deneyimine ortak olmak isteyenleri bekliyor.
Yazma Üzerine Sohbetler
Metis Yayıncılık
Ursula K. Le Guin
Söyleşi: David Naimon
Çev. Özde Duygu Gürkan
128 syf.
19,5 TL
Comentarios