Prof. Dr. Ayhan KALYONCU
Sinyal teorisine göre drag queen olmak, toplumsal açıdan tepki çekme gibi bir bedeli taşısa da aynı zamanda potansiyel müttefiklerin dikkatini çekip desteğini almayı sağlayabileceği için evrimsel kazanım da sağlar. Başka bir deyişle, gösterdikleri performansla ön plana çıkmayı başarırlarsa yaşamlarını kolaylaştırırlar.
“Huysuz Virjin” ismiyle canlandırdığı drag queen sahne karakteriyle milyonların gönlünde taht kuran sanatçı Seyfi Dursunoğlu’nun 87 yaşında vefatı çoğu insanımızın derin üzüntü duymasına neden oldu. Ünlü sanatçı vasiyetinde onlarca milyon değerindeki servetini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine bağışlarken bedenini ise tıp öğrencilerinin eğitimi için kullanılmak üzere kadavra olarak bağışladı. Ne yazık ki ölürken bile toplumumuza bilim ve eğitimin önemini vurgulayan bu değerli sanatçının aslında yaşamının son yılları sanatını icra etme yasağıyla geçmişti. Yasağı kim koymuştu? Niye koymuştu? Bu soruların yanıtını hepimiz biliyoruz. Onun için bu konulara girmek yerine Seyfi Dursunoğlu’nun icra ettiği drag queen sanatı hakkında bilgi vermeli.
Öncelikle drag queen olmak ne demektir? Eğlence veya moda sektöründe kadın kıyafetleri giyerek abartılı kadın tavırları sergileyen biyolojik cinsiyeti erkek olan kişilerin icra ettiği sanattır. Bu kişilerin hepsinin eşcinsel olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır, heteroseksüel olanları da azımsanmayacak kadar çoktur. Canlandırdığı bir karakter nedeniyle bir insanın cinsel kimliğine yönelik yargıda bulunmak doğru değildir. Zaten sahnede drag queenler cinsel içerikli bir şov yapmazlar. Giydikleri kadın kıyafetleri, yaptıkları makyajlar ve taktıkları peruklarla kendilerini daha rahat ifade edecek eksantrik bir kişiyi veya karakteri canlandırırlar. Popüler müziklere dudak hareketleri ile eşlik ederler ve sergiledikleri stand-up performanslarıyla izleyenleri eğlendirirler. Neredeyse tüm drag queenlerin performanslarının en önemli bileşeni görünümdür. Sahnede her zaman mükemmel görünmek isterler. Her performanslarında aşırı süslü görünümlerini daha da geliştirmek isterler. Bu çabaları sayesinde sergiledikleri farklı ve etkileyici performanslarla insanların beğenisi kazanırlar.
DRAG SANATI HAKKINDA
Drag performansı, gelişmeye devam eden güçlü bir sanat formudur ve icracıları olan drag queenler de sanatçıdır. Performansları nedeniyle zaman zaman şiddetli tepkiler almalarına rağmen tarih boyunca binlerce kişi bu sanatı icra etmeyi başardı. Günümüzde dünya çapında en tanınmış drag queen olan Emmy ödüllü RuPaul, televizyon yarışmaları, Netflix’te yayınlanan show ve dizileri ile Amerikalılara cinsel kimlikleri nedeni ile egemen ideolojik söylem çerçevesinde kamusal alanda devamlı olarak ayrımcılığa, ötekileştirmeye ve nefret söylemlerine maruz kalan eşcinsel, gay, lezbiyen, biseksüel, transseksüel ve panseksüellerin haklarını dile getirme konusunda önemli katkılar sağlamıştır. Halen, LGBTİ+ kanalı olan Logo TV'de 10 yılı aşkın süredir yayında olan “Rupaul's Drag Race” isimli televizyon programını sürdürmektedir.
DRAG QUEEN PSİKOLOJİSİ
Göreceli olarak maliyeti yüksek bir tezahür olan drag queenlik aynı zamanda “homofobik” şiddetin de hedefindedir. Öyleyse kişiler niçin drag queen olmak isterler? Evet, günümüzde toplum içerisinde giderek görünürlük kazanan drag queenlerin amacı sadece kendi varoluşlarının dışavurumu mudur? Yoksa altta yatan başka psikolojik nedenleri de var mıdır?
Drag queen davranışını açıklamak için evrimsel psikolojinin sinyal teorisi kullanabiliriz. Sinyal teorisi, canlıların tür içi ve türler arası kurdukları iletişimi inceler. Darwin’in evrim teorisine göre canlılar arasında en sağlam olanın sağ kalmasıyla neslinin devam etmesi sağlanır. Bu teoriyi geliştiren Darwin’in zihnini en çok kurcalayan hayvansa tavus kuşudur. Neden böylesine büyük, parlak ve neredeyse hiçbir işe yaramayan bir kuyruğu vardır bu kuşun? Mademki evrim en sağlam olanın sağ kalması sağlıyor, öyleyse böyle kuyruğu olan bir kuşun yaşamasında ne fayda var? Sanki bu kuyruğun varlığı tamamıyla gereksiz görünüyor! Ancak, evrimsel mekanizma sadece daha “güçlü” olanın sağ kaldığı doğal seçilim ile sınırlı değildir. Erkek tavus kuşunun büyük, parlak ve gösterişli kuyruğuyla sinyal vermesi cinsel partner bulma arayışındaki rekabette öne çıkma çabası kadar düşmanlarını da korkutma amacı taşır. Sinyal verme sadece eş seçiminde değil; grup içi statü, düşmanları tehdit etme ve uyumluluk gibi birçok alanda diğer sosyal primatların yanı sıra insanlar için de temel iletişim biçimidir. Benzer bir şekilde insanlarda yaratıcılık, müzik ve diğer sanatsal aktiviteler gibi yaşamı sürdürmeye doğrudan faydası olmayan becerilerin toplum içinde popüler olması, bu özelliklerin de evrimsel olarak kazanımlı sinyaller olduğunu gösteriyor. Sinyal teorisine göre drag queen olmak, toplumsal açıdan tepki çekme gibi bir bedeli taşısa da aynı zamanda potansiyel müttefiklerin dikkatini çekip desteğini almayı sağlayabileceği için evrimsel kazanım da sağlar. Başka bir deyişle, gösterdikleri performansla ön plana çıkmayı başarırlarsa yaşamlarını kolaylaştırırlar. Bunun en geçerli örneklerinden biri Huysuz Virjin’dir. Sahnede başarılı oldukça üstüne çektiği homofobik tepkilere rağmen kendisini takdir edenlerin desteğiyle yaşamını sürdürmüştür. Keşke vefatından sonra, özellikle sosyal medyada sevenlerinin birbirlerinden etkileyici yüz binlerce mesajını da görebilseydi...
Konu hakkında yapılan önemli bir bilimsel çalışmayı da kısaca paylaşmak isterim. 2017 yılında Evolutionary Psychology isimli dergide “A Natural History of the Drag Queen Phenomenon” başlıklı çalışmalarında Moncrieff & Lienard isimli araştırmacılar eşcinsel ve heteroseksüel kadın ve erkeklerden oluşan 133 kişilik kontrol grubundan elde ettiği verileri karşılaştırarak drag queen hakkındaki algıları araştırıp yayınladılar. Bu çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde drag queen olmanın bedelinin tüm gruplar için olumsuz algılandığı saptandı. Daha ziyade eşcinsel erkekler aşırı kadınsı kıyafet giymenin gereksizliği vurguladılar. Bu çalışmanın sonuçlarında görülen, çok ciddi kişisel, fiziksel ve maddi fedakarlıklarla sürdürülen drag queen sanatının sadece toplumun genelinde değil, eşcinsel topluluk içinde de ayrımcılığa maruz kalma riski taşmasıdır.
Çalışmanın sonunda yaptıkları yorumda Moncrieff & Lienard, drag queenlerin performans maliyetlerine rağmen otantik olarak algılanma olasılıklarının yüksek olduğunu ve bu maliyetlerin bir avantaj veya bir onur rozeti olduğu sonucuna varıyor. Bu konuda gelecekte yapılacak bilimsel çalışmalarda bireyleri drag queen olmaya motive eden nedenler ve içinde yaşadıkları topluluklarla aralarındaki ilişkiler daha kapsamlı olarak araştırılmalıdır.
SONUÇ NİYETİNE
Her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçası cinselliğidir. Sağlıklı bir insanın ruhsal gelişim süreci; cinsellik temalı ilişki, zevk, şefkat, aşk, duygusal ifade gibi temel ihtiyaçlarının doyumuna bağlıdır. Cinsellik yaşantısı birey ile sosyal yapılar arasındaki etkileşim aracılığıyla oluşur. Cinselliğin tam gelişimi bireysel ve toplumsal mutluluk için temel gereklerden biridir. Cinsel haklarsa özgürlüğe, onura ve eşitliğe dayalı evrensel haklardır. Cinsel özgürlük bireylerin tüm cinsel potansiyellerini ifade etmelerine olanak verir. Her insanın kişisel ve sosyal etiği çerçevesinde kendi cinsel hayatıyla ilgili kendi kendine karar verme hakkı vardır. Ayrıca kişiler, başkalarının cinsel haklarına müdahale etmedikleri sürece bireysel karar verme ve davranma hakkına sahiptirler. Cinsel kimliği veya cinsel yönelimi ne olursa olsun, herkes eşit haklara sahiptir.
Günümüzde dünyanın dört bir yanında insanlar kimi sevdikleri, ne giydikleri, cinsel yönelimleri ve aslında kim olduklarıyla bağlantılı olarak ayrımcılığa maruz kalarak saldırıya uğruyorlar. Evet, ne yazık ki bu ayrımcılığın nedeni cinsiyet yöneliminiz (kimden hoşlandığınız), cinsiyet kimliğiniz (doğumda atanan cinsiyetinizden bağımsız olarak kendinizi nasıl tanımladığınız), cinsiyet ifadeniz (nasıl davrandığınız, giyindiğiniz, saçınız, makyajınız vb. görünümünüzle kendinizi nasıl ifade ettiğiniz) ya da cinsel özellikleriniz (kromozomlarınız, üreme organlarınız veya hormon seviyeleriniz) olabiliyor.
Tüm yaşamı boyunca zor şartlarda sanatını icra ederek maddi birikimini ve vücudunu bile insanlığın faydasına sunan Huysuz Virjin’e sadece kadın kılığına girerek yaptığı şovlar nedeniyle yaşamının son yıllarında uygulanan ayrımcılığı kınamamak mümkün değil. Umarım Huysuz Virjin’e yapılanlar ülkemizdeki son yıllarda giderek artan cinsel ayrımcılığın son halkası olur da gerçekten her konuda özgür bir yaşantıya kavuşuruz.
ความคิดเห็น