Metin YETKİN
Gamze Güller’in “Durmuş Saatler Dükkânı” kitabı İletişim Yayınlarından çıktı. Kitap, modern insanın sorunlarını yer yer büyülü gerçekçiliği andıran bir üslupla irdelerken aslında toplumun günümüzdeki yaşantısına da ayna tutmakta.
Gamze Güller TED Ankara Koleji’ni bitirdikten sonra, lisans ve yüksek lisans öğrenimini İTÜ Mimarlık Fakültesinde tamamlamış. İlk kitabı “İçimdeki Kalabalık” 2008 yılında yayımlanmış. Yazar, 2012 yılında yayımlanan “Beşinci Köşe” ile 2013 yılında 6. düzenlenen Orhan Kemal Öykü Yarışması’nı kazanmış. 2015’te “En Çok Onu Sevdim” kitabı yayımlanan Güller’in 2018 yılında yayımlanan “İşte Hayat Böyle Bir Şey” adlı çok yazarlı öykü derlemesi de var.
“Durmuş Saatler Dükkânı” on dört bağımsız öyküden oluşan, adını son öyküden alan bir kitap. Öyküler birbirinin devamı niteliğinde olmadığı için kitaba bütüncül bakmak zor. Genel olarak “zaman, ölüm, varoluş, aile, yalnızlık, bireysel bunalım” gibi kavramların irdelendiğini görmekteyiz. Öykülerdeki kahramanlardan kimileri bir aileye sahip olmak için “akşam ışığı yanan perdeleri açık evlerin” yaşamına sızan bir çift, kimiyse iki bin sayfalık kitabını gönderdiği yayın evinin editörüne sürekli mektup yazan, hatta onu taciz eden katil olmaya meyilli bir adam gibi modern dünyada yiten bireyler. (Bu arada editör-yazar adayı ilişkisine değinmişken Barış Bıçakçı'nın "Sinek Isırıklarının Müellifi"ni Cafer isimli “dev” bir çocuk, dağda yaşayıp bir kuş tarafından beslenen bir adam gibi kısmen fantastik diyebileceğimiz kahramanlar da var. Yazar, imgelere bolca yer verdiği için fantastik unsurlar algıya göre şekillenmekte, bir belirsizlik durumu oluşmakta. Bu da okura kimi öykülerde büyülü gerçekçilik tadı vermekte. Öte yandan birçok öyküde anlatıcı değişmekte fakat bu değişim metnin akışını bozmadan, okura fark ettirilmeden sağlanmış, pek çok öykü şaşırtıcı bir sonla, Joseph Kessel’i andıran bir tarzla bitmekte.
Öykülerde renklerin, seslerin, düşüncelerin, hareketlerin iç içe geçmesi, insanın bilinç dışını yansıtır gibi muhayyel bir toplam haline gelmesi de yine pek çok metinde mevcut. Kahramanların çoğu huzursuz, hasta, tekinsiz veya tutunamamış. Birçoğunun psikolojik sorunları olduğunu görmekteyiz: bazısı deniz kızına âşık mesela, bazısıysa olmayan saatlerin “tik taklarını” işitmekte. Öte yandan, kahramanları bu duruma sürükleyen “modern hayat”, denilebilir. Post Mortem isimli öyküde, “Benim kutsal kapımın gerisinde neler var merak ediyorum. Sevim’le bir gelecek, birkaç çocuk, belki bir terfi… Sonra bunların tam da kastettiği şeyler olduğunu anlıyorum. Benim yıllardır kaçmaya çalıştığım şeyler. Peki fal bunlar değilse nedir?” (s.33) diye sorulurken Akşamları Işığı Yanan Evler öyküsünde “(…) Para kazanmak için mecbur olduğun şeyi, kendini teselli etmek için benim seçimim diyerek aklıyorsun. Sonra da hayatın anlamını bulmak için yoga kurslarına, meditasyonlara bir çuval para döküyorsun.” (s.80) diye sitem edilmekte ve Nehir adlı öyküde ise “Dükkânların kokusunu, o derme çatma tezgâhları, askılardan bana bakan pembe domuz kafalarını… Bu pisliği, sefaleti ve buna rağmen karşımda yükselen görkemli şehri anlatsam ne derdin bana?” (s.66) diye yakınan, “kendini anlatmaya mecali” kalmayan bir kahraman görülmekte.
Örneklerden de anlaşıldığı gibi modern hayatın içinde sıkışıp kalan, kendisi olmayı başaramayan insanlar görülmekte. Kısaca, 2000’li yılların tutunamayanları diyebileceğimiz kahramanları yazan Gamze Güller, çocuktan yetişkine, yetişkinden yaşlıya; fakirden zengine kadar geniş bir tipoloji içerisinde varoluşu irdelerken aslında günümüzün toplum yaşantısını da ince bir fırçayla betimlemiş oluyor.
Durmuş Saatler Dükkânı
Gamze Güller
İletişim Yayınları
107 s.
19,50 TL
Comments