Marquis D’Istambulin
Vesâil-i İrtibat:
“Melâli anlamayan nesle aşina değiliz” deridü bidayetde rahmetli Ahmed Hâşim de sarakaya alıridü merhumu yeni nesil… Kaldırımlar şairi derleridü bir de. İmdi de şu hakir Markiniz’in içinde bir melâl; bir melâl… Kablim ihtilaçlar içinde. Bir malihulyadır gidior göynümde. Çıksam meydane; “Ada vapuru yandan çarklı / Bayraklar donanmış cafcaflı / Simitçi kahveci gazozcu / Şınanay da yavrum şınanay” mısralarına haiz şiirin şairi kimdir deyu sorsam; “Onlar mısra degül; şarkı sözü; hemi de Sezen Aksu namlı şantöze aiddir diyecekler. Tıpkı Aşk-ı Memnu’nun kitabı da çıkmış diyen zamane gibin… Bir kişi bile bilmez bu dizelerin Melih Cevdet Anday’a aid olduğunu!
Ne edeyüm nirelere gideyüm?! Sen’at ve edebiyatın bu inhitat devrinde ben melâl eylemeyeyüm de kimler eylesün! Diyeceksiniz ki; nedir vaka mîrim; derdini söylemeyen derman bulamaz! Derhal arzedeyüm.
Efendülazizim Adalar pek münezzeh bir mıntıkasıdır şehrimizin. Nam-ı diğer incisi… Mebzul mıktarda meşhur edib de bidayette Adalar’da ikamet eylemüş olub işbu mıntıkanın dünya çapında şöhret kazanmasına sebeb olmuşdur. Bu güzide ediblerden biri de Melih Cevdet Anday olub, ömrü Adalar’da nihayed bulmuşdur. Zamane belki bilmez; Melih Cevdet Anday hakkında iki çift lakırdı ilâ malûmat vereyüm. Melih Cevdet Anday, Orhan Veli ve Oktay Rifat ilâ birlikte Garib veyahut Birinci Yeni namıyla maruf edebiyat cereyanının kurucusu olarak bilinir. Erken Cumhuriyet’in önde gelen ediblerinden biri olub, essay, piyes ve romanları ilâ da edebiyatımızda silinmez izler bırakmışdır. Batılılaşma seyr-ü serüveni, pozitifist hamleler ve asri zemanlara ve muasır medeniyyede intisab eyleme gayretlerimizde muaveneti olmuş bir böyük edibdir.
Nereden icap etdi imdü bu edebiyat lektürü?! Onu da arzedeyim mîrim! Bidayetde Sait Faik Efendi varidü kim Antigoni’de ikamet eyler ve sadecene Aydın Muhiti’nin havadislerini derdest etmek içün haftada bir kerre Pera’ya intikal ederidü. Böyyük edebiyatçı idü lakin vaktının ziyadesini şimdiki adı Burgazada olan Antigoni’de balıkçı, meyhaneci, esnaf kabilinden zevatla sarf ederidü. Malum o vakıtler melmekedde bu tarz natural hayat takipcileri pek hoş karşulanmaz; bu türden zevat nâbekar mülahaza ediliridü. Fekad bendeniz daha o vakıtlardan Antigoni’yi sık sık ziyaret eder; oradaki Urum sâkilerle bizim Sait Efendi’nin ülfetini uzaktan temaşa ederidüm. Pek de takdir ederidüm Sait Efendi’yi. Çünkü o pek mütevazı bir edip olub, âdem ayırmazidü. Küçükle küçük, böyükle böyük olmasını bilirüdü. Balıkçılarla balık hasat edip meyhanelerde işret eylemeye bayılırdı. O vakitler Antigoni’ye Melih Cevdet’in mısralarında terennüm etdiği yandan çarklılarla giderdik ve bendeniz bu vaporlarda seyahat etmekden mest olurdum. Gel zaman git zaman yandan çarklılar tedavülden kalktı. Şirketi Hayriye’nin mazotlu vaporları ile Adalara gider olduk. Müteessir olduk lakin buna da şükür deyüb sineye çekdik.
Ve fekad geçen ay ne olsa beğenirsiniz?! Öyle bir iş geldi ki başa az kalsın enfarktüsüm nüksedip beni tahtalı köye nakledeceğidü. O kaddar sinirlendim yani?!
Ne mi oldu azizim?!
Derhal izah edeyim.
Efendülazizim; bendeki Sait Efendi hatıraları nüksedib de hadi o nadide edibi yâd’edeyim deyince açtım tilifon neşriyyadcım Zuzu kızıma bir sual tevcih eyledim. Şehr-i İslambol’da Urum meyhanesi kaldı mı deyu sordum? Zuzu kızım sadece namlı bir münevver değil ayni zemanda âlemlerin kraliçesidir. Bilmediği yoktur. Evet varimüş. Lakin bunların en latif olanı Burgazada’da yani Antigoni’deymiş. Pek namlı bir meyhaneymiş; adı da Barba Yani imiş. Eh bendenizin de aklına Sait Efendi vurdu ya pek memnun oldum. Bir taşla iki kuş vurabileğidüm. Hem Sait Efendi’yi yâd’edecek hemi de onun mekânı Antigoni’ye seyahat edecek idüm. Kedim Fitnat’ı hizmetçim Müyesser Hanıma emanet ederek narin begonyalarımı sulamasını tembih ettim ve sahaf ahbabım Muineddin Efendi ile yollara düştük. Boston’cı Pier’e geldiğimizde bir de ne görelim; Adalar İskelesi kapalı; kepenkler de çekilmiş.
“Hayırdır inşallah?! Harp darp mı var yoksa; örfi idare filan mı ilan edildi?” deyu bakınırken gençler bize motor iskelesini işaret etdiler.
Önce anlayamadık. Hiç Adalara da böyle entipüften vasıtalarla gidile?! Eyvah ki eyvah; hakikaten ada vaporları kalkmış yerine bu mülteci botları gelmiş.
Fekad melmekedin idarecileri böyle münasip gördülerse vardır bir hikmeti deyüb kuzu kuzu motora bindik. Binmez olaydık keşke. Keşke şu ihtiyar muharrir ölse de böyle muşamba örtülerle kaplı, zangır zangır titreyen, mülteci vaporlarına benzeyen, salaş ve dahi perişan bu motorlarla Adalara gitmek mecburiyetinde kalmasaydı. Bu vilayete, bu asude nahiyeye, bu nadide çiçeğe bu yapılır mı?! Melih Cevdet’in, Sait Faik’in o yandan çarklıları zati çoktan gitmiş idü; lakin imdü vapurlar da bitmiş?! Heyhad!
Cenab-ı Hak oracıkda canımı alsaydı da bu ahvali görmeseydim. Vallahi de billahi de tillahi efkârdan az kalsın kendimi denize atacağidüm. Neyse ki hava soğuktu da atamadım. Mecburan “tır-tır-tır” sesleri arasında, uçuşan, “pat-pat” vuran muşamba tenteler içinde Akdeniz’de iltica edecek melmeked tarassut eyleyen Arabistanlı mülteciler gibi Antigoni’ye erişdik.
Yolda bütün iştahım kaçmışidü fekad Antigoni’ye varınca derekab neşem yerine geldi. Çünki sahil bölgesi tıpkı Sait Efendi’nin zemanlarında olduğu gibi meyhanelerle dopdolu ve cıvıl cıvıl idü. Muaşeret bilen, monden terbiye görmüş civanlar kalaba bir şekilde oralarda işret eyliyorlar. İşte onlar arasında Barba Yani meyhanesini buldum ve çilingir sofrasını orada kurdum. Ve de pek memnun kaldım. Size de tavsiye ederim. Harikulade mezeler, Urum spesiyalleri, eski zeman meyhane adabı, hoş manzara, latif mefruşat ve de kimi zaman dillere de takılan Grek ezgileri. Hatta zaman zaman canlı çalınan buzuki ve dahi hep birlikte oynanan Sirtaki… Urum meyhane geleneğinin şehrimizde hayatta kalmış olması ne saadet; ne bahtiyarlık…
Keşke yandan çarklılar da; hadi o olmadı; Ada vaporları da kalabilmiş olsaydı…
Comments