M. Utku Yeşilöz
Seyirci sıralarında oturuyoruz, hâlâ. Sessizlik, bizi ıskalayan mermi gibi, dönerek uçuyor havada Ilya Kaminsky
2020’nin Kasım ayında Harfa Yayınları’nca okurla buluşturulan Sağır Cumhuriyet (Deaf Republic), Selahattin Özpalabıyıklar çevirisiyle Türkçede.
1977 baharında eski Sovyetler Birliği'nin Odessa şehrinde doğan Ilya Kaminsky o tarihten 16 yıl sonra kendini Amerika’da bulacaktır. Ülkesinde yaşanan antisemitizm yüzünden Amerika’da yaşamaları için ailesine siyasi sığınma hakkı verilir. Aslında şiir yazmaya erken yaşta başlayan Kaminsky bir yandan İngilizce öğrenir bir yandan Rusça yazmaya devam eder ve kısa sürede The Blessed City adlı bir bölüm kitabı yayımlar. Amerika’ya yerleştikten bir yıl sonra İngilizce şiirler de yazmaya başlayan Kaminsky, Odessa’da Dans [Dancing in Odessa (2004)] ve Sağır Cumhuriyet [Deaf Republic (2019)] eserleriyle -bu arada her ikisi de İngilizce yazılmıştır- tanınır; ayrıca çok sayıda antoloji yayına hazırlamış ve birçok şiir kitabının da çevirmenliğini üstlenmiştir. İki Perdelik Hikâye: Sağır Cumhuriyet “İşitmemiz zayıflamıyor, ama içimizde sessiz bir şey güçleniyor” (s.11)
Halk ağzında kabaşiş olarak da bilinen kabakulak hastalığı nedeniyle işitme duyusunun büyük bir kısmını kaybettiğinde henüz dört yaşındadır Ilya Kaminsky. Duyma konusundaki hassaslığını sessizliği konuşmak ve sağırlığı işitmek olarak okudum Sağır Cumhuriyet’te. Öyle ki bir tiyatro oyununu andıran bu şiirler aynı zamanda otobiyografik yönü güçlü şiirler. Kurguyla çağdaş bir kaosa içine girmeyi önceleyen meseleler, Vasenka kasabasında uzayan bir anlatı sekansına dönüşmüş hâlde; şair tam burada “Hey! Biraz da sessizlikten konuşmaya ve sağırlığa kulak kesilmeye ne dersiniz?” diye seslenir.
Politik düzeydeki bu şiirleri lirik başlangıçlar yapan, “perdelenmiş” bir anlatı-şiir olarak okumak gerekir. Bölümlere yerleştirilen konuşmacı-öznenin seslenişi şiir akışında karşımıza çıkacak diğer karakterler için birer anahtar görevi görür. Evden sokağa ve sokaktan da ülkeye genişleyen anlatı okuru daha da içine almakta ve esasında konuşmacı-özneyi de kapsayacak şekilde genişlemekte. Konuşmacının anlatıdaki itiraflarıysa güven verici, samimi. Şair hem ürpertir hem güven verir muhatabına. Niyetiniyse en başından belli eder: Sağır Cumhuriyet, onun için bir ayna.
“Cesur olun diyoruz, ama hiç kimse
cesur değil, işitmediğimiz bir ses
kuşları sudan kaldırırken.” (s.15)
Sayfaları geçtikçe politik, kişisel ya da bir başka türlü hezimetlerimiz için kendi düşüncelerimizi yakalayıp sonrası adına ne kalacağını sorgulamak üzere bulabiliriz kendimizi. “Düşme sesleri”yle örülü yaşantılarında mekân bir koro. Şiirin bize hatırlattıkları duyuları zayıflatmak değil ama zayıf olanın güçlenmesini esas alır gibi, efsanevi bir şekilde kendimize sağırlaştığımız dakikalarda. Kitaptaki Alfonso Barabinski ve Sonya’nın yaşantısını konu alan bu iki perdelik hikâyenin açılış sahnesinde Petya, meydanın ortasında vurularak öldürülür. Duymadıkları hâlde varlığını kabul ettikleri sesler kasaba halkının etrafında dolaşırken silah sesini duymamaları ilginç gelebilir. Tek ilginçlik bu değil elbette; koro görevi gören kasaba halkından öğrendiğimiz üzere Alfonso’nun ellerinden birini yere koyarak dünyayı duyma çabası da ilginçtir. “Bu caddelerde sağırlık bizim tek barikatımız.” (s.23) Dikkat çeken noktaysa kitap boyunca hem birbirini dinleyen hem birbiriyle konuşan kasaba sakinlerinin sağırlık içerisindeki bu sesliliği temel bir çelişki gibi görünmekle birlikte aslında bir terime karşılık gelir: negative capability. 1817 yılında iki kardeşin bir mektupta bahsettiği “negatif yetenek” terimi, Shakespeare’in eserlerinden esinlenilerek “belirsizlikler, gizemler ve şüpheler içinde, gerçek ve nedenden sonra herhangi bir sinir bozucu erişim olmaksızın” olarak tanımlanır. Demek Kaminsky, okurundan her iki önermeyi aynı anda kabul etmesini istemektedir; Vasenka kasabası hem açılış sahnesiyle sağır kalmakta hem de bir direniş biçimi olarak sağırlığı seçmektedir.
Düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir yargı oluşturamayacağımız bu durumda kasaba halkıyla ilgili yeni bir hisse kapılır okur: yanılgı. Yani orada yaşayan insanların sağırlıkla bir tercih unsuru olarak karşılaşmasının ardından şöyle bir çıkarım söz konusu: sessizlik bildiğimiz manada olmayabilir. Şair de böyle düşünmekte ki Notlar bölümüne bir söz yerleştirmiştir: Sağırlar sessizliğe inanmazlar. Sessizlik, işitenlerin icadıdır.
Şiirlerdeki kesinliğini yitiren, çizgisini belirsizleştiren “sessizlik”in artık Kaminsky için bir yeni-anlam taşıdığını görürüz. Çoğu şeyin zıttıyla var olduğu fikrine uzak düşercesine şairin sağırlığa işitmekten başka bir yerden bakarak karşılıklar araması dizelerden okunur durumdadır. Öte yandan ne olursa olsun bir varış noktası olarak: kaynağı belli olmayan, tanımı aykırı duran bu kavram, kuşkusuz şair tarafından bir erek olarak şiire yerleştirilmiştir; siyasi bir araç olarak. Böylelikle hiç değilse sessizliğin etki alanı belirlenmiş diyebiliriz. Bu da okuru nihayetinde sağırlığı yeniden-okumaya itecektir. “Artık her birimiz birer tanık kürsüsüyüz” (s.48) Kasaba Halkı Sonya ile Alfonso’nun Hikayesini Anlatıyor’dan sonra Kasaba Halkı Galya Ana’nın Hikayesini Anlatıyor bölümünde de belirginleştirilmeyen sessizlikle gittikçe derinleşen bir cebelleşmenin içinde buluruz kendimizi. Şairi tarafından imlenen, birinci perdedeki “ben” ve ikinci perdede ki “ben” olarak seçilmiş karakterler esasında acı da olsa bir insanın dünyayı ağzına koyarak öğrendiğini göstermek ister. Vasenka kasabasının işgali mekân ve gerçeklik algısını kuvvetlendirirken içinde bulunulan zamanı da tıpkı sağırlık gibi soru işaretleriyle karşılamamıza neden olur. İşaret demişken söylemeden geçmeyelim; Ilya Kaminsky kitap boyunca kimi şiirler sonrası ve bölüm geçişlerinde okurları için işaretler bırakmıştır. Özellikle Barış Zamanında şiirinden hemen önce tekrir eden dört işaret: “kasaba”, “kasaba seyrediyor”, “yeryüzü” ve “hikâye”. Okurun bu işaretleri, işaret dili olarak algılaması kuvvetle muhtemel ancak şairinin “Sessizlik, işitenlerin icadıdır.” sözü unutulmamalı ve nihayetinde Vasenka kasabası teslim olmuş da olsa işaretler okur için “Vasenka kasabası bu dünyanın hikâyesini izliyor” anlamına gelsin istenir. Yani savaşın hangi koşulda olursa olsun bir yeri ya da kimseyi sona hazırlamadığını duyurur Kaminsky. Bize duyurmak istediği buyken onun duyduğu şeyse yalnız umuttur. Sağırlık işte böyle anlam bakımından genişlemiş bir eğretileme olarak karşılar bizi; o, süren şiirin bir yerinde isyansa bir yerinde hastalık olup sezdirir kendini. Sonundaysa aynı hataları tarihsel ve alegorik örneklere rağmen yapmak ve tarihin tekerrür etmesine şahit olmakla baş başa bırakılırız. Sağır Cumhuriyet’i okumak, bizlere sosyal aidiyetlerimizi ve bağlılıkla sürdürdüğümüz eylemleri sorgulatmak adına iyi fikir.
Sağır Cumhuriyet
Harfa Kitap Ilya Kaminsky
Çev. Selahattin Özpalabıyıklar
112 s.
Comments