top of page

“Sitüasyon Teribil!”(*)

Münevverler Mahfili - II


Dersaadet, Miladî, Eylûl 2014
Marquis d’Istambulin

Vesâil-i İrtibat:



Bîçare, mazlum kedim Fitnat, narin begonyalarım, hizmetçim Mukadder Hanım’ın kurabiyeleri ve dahi monokl gözlüğümle okumakda olduğum Kamelyalı Kadın’ı bırakıp ben bunun için mi ta Le Pain Quotidien’e geldim?!

Dersaadet, Miladî, Eylûl 2014

Dersaadet, Miladî, Eylûl 2014


Şu “pocket” tilifonu denen illeti başıma neşriyyadcı kızım Zuzu musallat etdi. Bundan maksadı müşkül duruma düşerisem gece gündüz demeyüb onu aramammış hesapta. Hani her daim benden enfarktüs, emboli, sinir krizi filan beklior ya… İmdat verirsem; derekab yanıma koşucekmiş! Artık tabibe yetiştirmek içün mü; yoksa bir an evvel fişimi çeküb organlarımı bağışlamak içün mü orasını bilemem. Vakıa günahını da almayayım. Hemi öyle bile olsa; ne yapsın garibim?! Bu melmekedde bir muharrir, bir edib mefta olmadıkça ondan para kazanmak mümkün mü?! Yaptı benle mukaveleleri şimdi de gömmeyi iple çekior.

Lakin ben yine de o “pocket” tilifonunu kullanmaya hiç niyet etmedim. Zati bana Con Ahmet’in devr-i daim makinası kadar mufassal gözükior. Arada bir hizmetkârım Mukadder Hatun etekleri zil çala çala yanıma gelir; Zuzu Hatun seni arior diye ortalığı velveleye verir. Zuzu ariorsa vardır başımızda bir musibet. Vakıa bu sefer aramamış bile. SMS denen bir kefere icadı yollamış.

“Acele yetişin Marquis d’Istambulin. Suadiye’deki Le Pain Quotidien’de sizi bekliorum. Çok zor durumdayım. Je suis tombé dans une situation terrible! Oh mon dieu!

Lailaheillallah! Gene ne işler geldi bu hatun kişinin başına?! Hemi Suadiye’deki Le Pain Quotidien’de bir cins-i latif nasıl olur da “sitüasyon teribil”e düşer. Orada lokmayı neredeyse çiğneyüb koyacaklar âdemin ağzına. Öylesi bir ihtimam! Öylesi bir nezaket ve dahi nezahet! İçeride buna denk mutedil ve de münezzeh bir cemiyet!

Le Pain Quotidien- Çatalçeşme

Le Pain Quotidien- Çatalçeşme

Bîçare, bastonumu kaldırımlara vura vura telaşe içinde Boston’cı’dan tabanvayla yol çıkıb Avenue Bağdat boyunca yürüyerek nefesi Suadiye’de aldım. Koşa koşa Le Pain Quotidien’den içeri girdim. Bir de bakdım Zuzu keyifde sefada. Mohitolar içilior, browni’ler, parfait’ler, kurasanlar, eclaire’ler, çizkekler yenior; Cosmopolitan elde! Le Pain Quotidien-Suadiye bir asude cennet bahçası ki içerisinde cümle ahu ceylanlar işret eylior. Alafranga hatunlar içerisini işgal etmiş; bir nezahet ki sorma gitsin! Garçonlarda bir nezaket ki; âdemoğlu kendini Monte Carlo Prensi Rainer sanior. Grace Kelly de az sonra gelüb yanına oturucak sankim. Tefrişat ahşab; aksesuvarlar Belgium’dan; lezzetler Frankofon! Ah rahmetli Fikret Mualla olsa idü ne hoş olurdu; cümle Frankofon erbab-ı sen’at toplanıp burada aydın muhitinin dedikodusunu icra eder idük.


Vakıa bizim Zuzu’da, Dersaadet’in dağdağasından uzak bu asude mekâna intibak etmiş. Adeta bir “Parisiennes” gibin ince metal çerçeveli gözlüklerini burnunun ucuna indirmiş mecmuaları tetkik edior. Önünde bin bir kurasan, eclaire, kek vesaire. Keyifde safada. Onu bu halde görünce:

“Evladım bu mu senin sitüasyon teribil’in?! Az kalsın kablim durucaktı! Nüççün döktün beni buralara!” deyu sitem etdim.

“Fekad Marquis hakikaten teribil sitüasyondayım! Siz gelmeseniz ne yapardım bilemiorum?!”dedi sıkıntıyla.

“İyi de evladım neymiş bu korkunç vaziyet?! Bir anlat da biz de ne edeceğimizi bilelim!” deyu sordum bir kez daha hiddetle.

“Pazar bulmacasında sizin bir eserinizi soriorlar Marquis? Bilemedim; ben de direkt çağırıp size sorayım dedim.”

Tövbe estağfurullah! Bu hatun kişi imdi bunun için mi beni yerimden kaldırdı?! Bîçare, mazlum kedim Fitnat, narin begonyalarım, hizmetçim Mukadder Hanım’ın kurabiyeleri ve dahi monokl gözlüğümle okumakda olduğum Kamelyalı Kadın’ı bırakıp ben bunun için mi ta Le Pain Quotidien’e geldim?!

Usulca dişlerimi sıkıp; “A bon! O eserimin adı Naturel Born Killırs olmalı Zuzu evladım!” dedim.

Bastonumu sertçe zemine vurdum.

Zuzu ne kadar kızdığımı hâlâ anlamamıştı. Neş’e ilâ havalara uçior idü.

“O la laaa! Ces’t magnifique; başardım Marquis d’Istambulin; sayenizde başardım bulmacayı çözmeyi.” deyu haykiriordu mekân içre.

Le Pain Quotidien’in aklı başında, durmuş oturmuş müdavimleri çevirip başlarını bize bakdı. Yer yarılsa da içine girsem dedim. Lakin Zuzu hâlâ browni’leri, tartları, eclaire’leri, cheese-kek’leri somurmaya devam ediordu. Belli ki akıl fıkdanına uğramıştı.

Acep bunu yapan neydi? Okuduğu neşriyat mı; yoksa Le Pain Quotidien’in o müstesna ve dahi “dilişıs” lezzetleri mi?

“Sitüasyon Teribil!”(*) – Fr. Zor durum.

bottom of page