Asiye TURGUT
asiyetrgtt@gmail.com
Thomas Brasch'ın “Kadınlar, Savaş, Komedi” adlı oyun metninde de hikâyenin kendinden çok onu anlama merakı doğmaktadır. Metin seyirciye, okura bir kaçış ve uzaklaşma imkânı vermeden onu sürekli sorgulamak zorunda bırakır. En başından beri bir oyunun içinde bulunduğu ve bu oyunun da bir kuralları olduğu gerçeği seyirciye, okura sezdirilir.
Aristoteles “Poetika” adlı eserinde dram metinlerinin olmazsa olmaz altı öğesinden bahseder. Bunlar: Öykü, karakterler, sözel ifade, düşünce, sahne düzeni ve ezgi düzmedir. Bunların içinde en önemlisi olayların bir araya getirilmesidir. Birincil ilke öyküdür, öykü temeldir. Karakterler ise ikinci sırada gelir. Aristoteles olay örgüsünün nasıl olması gerektiğini de açıklamıştır. Öyküleri birbirine iyi bağlayabilmek için ne gelişigüzel bir yerden başlanabilir ne de gelişigüzel bir sona doğru gidebilir. Öykünün başlangıcı, ortası ve sonu olması gerektiğini söyleyen Aristo öykülerin hatırlanabilir bir uzunlukta olması gerektiğini de belirtir. Öykü birlikli ve bütün bir eylemin taklidi olmalıdır Olayların birbirine bağlanmış parçaları, bir parça çıkarıldığında ya da yeri değiştirildiğinde bütünü de değiştirecek ya da farklı bir yöne götürecek biçimde düzenlenmelidir; çünkü bulunması ya da bulunmaması hiçbir belirgin fark yaratmayan şey bütünün parçası olamaz. Öykülerin bir kısmı yalın, bir kısmı da karmaşıktır. Tutarlı, birlikli bir şekilde gelişen ve baht dönüşü ile tanınma olmayan öyküler “yalın”; baht dönüşü, tanınma ya da her ikisiyle birden bir akış oluşturan eylemlere “karmaşık” denir. En güzel tanınma baht dönüşü ile birlikte bulunandır. Tanınma ve baht dönüşünden sonra öykünün üçüncü öğesi duygusal etkidir. Duygusal etki ise yıkıcı ve acı veren eylemlerdir.
Poetika’da Aristo seçilen öykü türünün yalın değil karmaşık olmasının ve onun acı verici korkutucu olanı taklit etmesinin daha iyi olacağından söz eder. Öykülere konu olacak kişi, insanlar arasında büyük bir üne sahip ve bahtiyarlık içinde yaşayan ama bir yanılgısı yüzünden mutsuzluğa yuvarlanmış kişidir. Sözgelişi Oedipus gibi…
Acıma ve korku yaratarak duygulanmaya neden olan olaylar ise birbirine çok yakın insanlar arasında geçtiği sürece incelenmeyi hak eder. Kardeşin kardeşi, oğlun babayı, annenin oğlu, oğlun anneyi, öldürme niyetinde olduğu ya da bunlardan birini diğerine karşı bu tür başka bir eyleme giriştiği durumlar.
Öte yandan, dramatik metinler 20.yüzyılla beraber değişim göstermiştir. Bunun en temel sebepleri Süreyya Karacabey’in de belirttiği gibi temsil algısındaki ve tiyatro göstergelerindeki yenilikler olmuştur.
Gerek epik gerekse absürt tiyatroda, artık odak olan bir kurmacanın sahnedeki gösterimi değildir, tiyatronun öz yansıtımıdır. Farklı amaçlar için de olsa dramatik formu eleştirel bir biçimde kullanan bu iki tiyatro modelinin etkilerini çağdaş tiyatro metinlerinde de görmek mümkündür. Thomas Brasch’ın yazdığı “Kadınlar, Savaş, Komedi” oyunu bu çok yönlü değişimi yansıtan yetkin bir örnek olarak karşımıza çıkar.
Oyun, klasik dram metinlerinin alışılagelmiş yapısından oldukça uzaktadır. Yazarın oyunun en başında geleneksel oyun içinde oyun tekniği kullanması dramatik tiyatronun gereklerinden olmadığı gibi ondan apayrıdır. Freud’un bilinç dışı teorisinin yaygınlık kazanmasıyla "kurmaca meta” dramın en önemli somutlaması oyun içinde oyunla gösterilecektir. Eserin ilk bölümü “Oyun Zamanı” başlığı altındadır ve Rosa ile Klara’yı canlandıran oyuncular bir oyunun içinde karşımıza çıkmaktadır. İnsan boyunda bir satrancın ortasında hamle yapmaktadırlar. Yazar tarafından seçilen satranç oyunu tesadüfi değildir. Satranç, bir strateji ve savaş oyunudur. Her taş bir gücün, savaşçının yahut da bir askerin temsilini üstlenir. Başta oyun gibi olan savaş bir anda gerçeğe dönüşecektir. Rosa ve Klara.’nın kendi içlerinde de çatışma ve savaş içinde olduğunu görüyoruz. Birkaç kişiyi birden canlandırıyorlar. Oyunda “mış gibi yapma” durumunun oldukça ön planda olduğunu görmekteyiz.
Metinde, kurmaca düzlem çeşitli biçimlerde meta dramatik işaretlerle vurgulanmıştır. Metnin bütününde kullanılan oyun metaforları (satranç oyunu, rol oyunu, aşk oyunu, tiyatro) gerçeklik ve kurmaca arasındaki sınıra işaret eder. Oyun kişilerinin tanıtımı “Rosa’yı Canlandıran Oyuncu” ve “Klara’yı Canlandıran Oyuncu” şeklinde yapılarak oyunun kurmaca niteliğine dikkat çekilmiştir. Metnin ikinci bölümünün başlığı “Troya Tiyatro Ölüm”dür, altındaki açıklama ise “Kör Pandaros ve ona sur boyunca eşlik eden Suflör. (...)” şeklindedir. Suflörün girişi, tiyatro durumunu açıklayarak konulaştırır ve seyirciye yönelerek kurmaca içinden uzaklaşır. Metnin hiçbir dramatik olay örgüsü yoktur. “Kadınlar, Savaş, Komedi” temasının çeşitlemeleriyle karşılaşılırız.
Thomas Brasch metnin ikinci bölümünde Shakespeare’in “Troilus ve Kressida” ile metinler arası bir ilişki kurarak dramatik bir metni de konu haline getirmiştir. Yazarın yaptığı seçimlerin tesadüfen olmadığının bir diğer örneği de Truva Savaşı’nı tercih etmesidir. Thomas Brasch Truva Savaşı’nı seçerek takriben 3200 yıl önce gerçekleşenlerin değişmeden devam ettiğini göstermek istemiştir. Burada “Zenci” ve “Asker” olan kişiler karşımıza çıkar. Bu kişilerin Truva Savaşı ile elbette bir alakası yoktur. Yazarın oyun metnine yerleştirdiği bu ara bölüm savaş temasının daha açık bir şekilde sorgulanmasını sağlamaktadır. Eser, eleştirmen Rolf Michaelis’e göre “lirik monolog biçiminde bir oyun, epik tiyatro biçiminde bir dönem eleştirisi, tiyatro oynamanın olanakları üzerine düşünmemizi sağlayan bir yaşam öyküsü, kısacası günümüz için yazılmış bir tiyatro oyunudur.”
Rolf Michaelis’in dediği gibi oyunda roller sürekli değişse de odak değişmemiştir. Oyun kişilerini canlandırdıkları vurgulanan figürler, alıntılarla konuşarak bu meta düzlemi sürdürürler: Klara’yı Canlandıran Oyuncu, “Eğer bize ihtiyaçları varsa Rosa, der Klara” repliğiyle okura göz kırpar. Bu durumu, “Thomas Brasch geleneksel dramın yalıtılmış unsurlarını kullanır fakat belirleyicilikleri olmaksızın. Figürler vardır fakat canlandırıcılar tarafından aktarılırlar. Replikler, sözde diyalogdan, alıntıdan başka bir şey değildir. Dramın bu yapı bozumunu yazar, dramatik-temsil edici tiyatronun öz yansıtımıyla bağlantılandırmıştır” diye açıklamaktadır Süreyya Karacabey.
Metnin üçüncü bölümünde geçmişe dönüş gerçekleşmektedir. Modern sonrası metinlerde karşılaştığımız diğer bir dramaturjik farklılaşma zaman meselesinde karşımıza çıkar. Thomas Brasch kronolojik hikâye anlatıcılığının dışına çıkarak zamansal çizgiyi kırarak yok etmektedir.
Modern sonrası tiyatroda işlevsel dil yerini şiirsel dile, diyalog monologa bırakmıştır. Üçüncü bölüm olan “Öfke Baldan Tatlıdır”da ise metnin daha çok monolog şeklinde ilerlediğini görmekteyiz. Bölüm, Klara’yı Canlandıran Oyuncu’nun uzun monoloğu ile başlar. Tiyatro metinleri dilin estetik işlevi için yeni olanaklar ve boyutlar aramaktadır. Bu arayışlar dili, geleneksel eyleyen öznenin imleyicisi olmaktan çıkarmış ve bir iletişim aracı olmaktan uzaklaşmıştır. Artık dünyasal gerçekliğin yansıtılmadığı metinlerde dil, kendine gönderme yaparak dramatik tiyatronun temsil ilkesini de sorunsallaştırmıştır. Klara’yı Canlandıran Oyuncu’nun monoloğundaki cümle yapılarının bozukluğu ve yazımın değişmesi dilin geleneksel işlevinden uzaklaşıp karakterlerin kopukluğundaki psikolojik etkiyi yansıtır vaziyete geldiğinin göstergesidir.
Metnin son sahnesinde rollerin birbirine tamamen karıştığına tanık oluyoruz. Bu durum epik unsurları daha da pekiştirmektedir. Seyirci kendini sürekli devam eden bir anlamaya çalışma durumu içinde bulmaktadır. Herkes birbirinin rolünü oynuyor, metin kolay tüketilebilen bir şey olmaktan çıkıyor böylece. Rollerin karışması izleyeni de okuru da edilgenlikten kurtarıp etken hale getirmektedir. Nitekim, Jacques Ranciere, post-modern metinlerin seyirciyi etkin kıldığını söyler. “Kadınlar, Savaş, Komedi” adlı oyun metninde de hikâyenin kendinden çok onu anlama merakı doğmaktadır. Metin seyirciye, okura bir kaçış ve uzaklaşma imkânı vermeden onu sürekli sorgulamak zorunda bırakır. En başından beri bir oyunun içinde bulunduğu ve bu oyunun da bir kuralları olduğu gerçeği seyirciye, okura sezdirilir.
Sonuç olarak bir öykü anlatmaktan vazgeçen metinler teatral temsilin Aristoteles’ten Brecht’e kadar “kalbi” kabul edilen bir unsuru söküp atmışlardır. Thomas Brasch’ın “Kadınlar, Savaş, Komedi” adlı oyunu bunun örneklerinden biridir. Tiyatro metinlerindeki eğilimleri, değişimleri niteleyen kolaj, metinler arasılık, meta-dram ve metinsel teatrallik gibi kavramların her biri diğeriyle iç içe geçerek bir anlam oluşturmaktadır. "Anlamın kaçış noktasını" konu haline getiren bu metinlerin genel görünümü kurmaca ve gerçeklik ilişkisinin değişimi altında daha belirginleşmektedir.
Klasik temsilin kaybolduğu, bütünlüğünü yitirmiş bir dünyada oyun yazarları, yitenden kalanları göstermektedirler. Yapısal kırılmaların büyük bir parçalanmaya neden olduğu günümüz tiyatrosunda dram artık tiyatronun "öteki tarafı", metin ise sadece "yabancı bir bedendir."
KAYNAKÇA
Aristoteles, Poetika, İş Banksı Kültür Yay., 2016
Brasch Thomas, Kadınlar. Savaş. Komedi, Mitos Boyut Yay., 2002
Karacabey Süreyya, Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller, Deki Yayınevi, 2007
Çelik Karacabey Süreyya, Modern Sonrası Dramatik Metinler
Comentarii