Neslihan ERUSLU
“Elimde bir sihirli değnek olsa da zamanı geriye döndürebilsem…” Geçmişe gidip bir şeyleri değiştirmeyi arzu etmeyenimiz yoktur. Bilgin Adalı bu arzuyu “Zaman Bisikleti” ile gerçekleştirmiş. Ancak bu defa bir şeyleri değiştirmek için değil; insanoğlunun yüzyıllar öncesinden başlayan medeniyet gelişimini gözler önüne serebilmek için.
Jules Verne’in “Ay’a Yolculuk” kitabıyla ilk büyük yolculuğunu Ay’a yaptığını dile getiren Bilgin Adalı 2012 yılında aramızdan ayrılmasına rağmen “Atlantis’in Çocukları 1-2-3” , “Alev Kız Annina (Annina’nın Serüvenleri 1), “Büyük Göç” (Annina’nın Serüvenleri 2) gibi kitaplarıyla 9- 12 yaş çocukların kalplerini hala fethetmekte. “Zaman Bisikleti” , “Geçmişten Gelen Konuklar” (Zaman Bisikleti 2), “Zamanda Kaza” ( Zaman Bisikleti 3) serisinin birinci kitabı olan “Zaman Bisikleti 1”de hayal gücünün sınırsızlığında temkinli adımlarla ilerlemeye devam etmekte. Eserde bir babanın iki kızıyla birlikte geçmiş zamanlara yaptıkları yolculuğa tanık oluyoruz. Babalarının teklifi sonucu Yağmur ve Damla’nın geliştirdikleri, zamanda seyahat edebilen bisikleti tasarlamalarıyla serüven başlıyor.
Kitap okurlarını, Ömer Tuncer’in “İşte Anadolu” * eserinde Batı Toroslar’da yer alan mağarayı ve etrafındaki verimli ovayı betimlediği bir girizgahla karşılıyor. Buradaki avın ve meyvelerin bolluğuna Toprak Ana’nın cömertliğinin sebep olarak gösterilmesinin yanı sıra mağarada yaşayanların ne denli çalışkan ve sorumluluk sahibi olduklarının da altı çiziliyor. Anadolu’daki geleneğin, dilimize de yerleşmiş olan “ocağın tütmesi” ya da “ocağımız söndü!” deyimlerinin somut kaynağına okuru ulaştırıyor. Mağara önündeki hiç sönmemesi gereken ateşi sabaha kadar yanık tutmak zorunda ateş nöbetçilerinin, “ocağı tüttürmek” olan görevlerinin kutsallığını gözler önüne seriyor.
Balta, mızrak, sapan, hatta haberleşme aracı olarak kullanılacak olan “tam tam” davulların keşfedildiği anları merak eden ana karakterimizin kızlarına; “Eski bilgisayarı bisiklete bağlayın da zamanda yolculuk yapalım!” önerisiyle havalara uçan Yağmur ve Damla’nın her detayı düşünerek bir zaman bisikleti icat etmeleri; okurlarını da, yüz bin yıl öncesine taşıyor. Bisikletin pedallarının ileri çevrilmesiyle geleceğe, geriye çevrilmesiyle de ayarlanan düzeyde geçmişe gitmelerini sağlayan araç, günümüzde kullanılan aletlerin atalarını yad etmekle kalmıyor, bizzat doğuşuna tanıklık etmeye de olanak sağlıyor.
Antalya’nın Karain bölgesinde yaşayan kahramanlarımız icat ettikleri zaman bisikleti ile aynı bölgenin geçmiş yüzyıllardaki haline giderek medeniyetin başlangıcından itibaren gelişen ihtiyaçları ve onları karşılamaya yönelik icatların doğuşunun adımlarını takip ederler. Tek yapmaları gereken bisiklete bağlı olan bilgisayarı istedikleri zaman dilimine ayarlayıp pedalları çevirmek! Onlar bir yandan pedal çevirirken geçmiş de bir film şeridi gibi yanlarından akıp gider. İlk denemelerinde pedalları hızla geriye çevirmeleri sonucunda etraflarında değişen manzara dekorları neredeyse Dünya’nın oluşumuna kadar uzanacaktı ki bisikletteki bilgisayarın klavyesinde birkaç tuşa basmak suretiyle hızlarını ayarlamaları sonucunda; evrimin bir kısmını da olsa çıplak gözle görme şansına erişirler. Sudan fırlayan bir balığın yüzgeçlerinin ayağa, sonra bir sürüngene, ardından da bir dinozora dönüşmesini betimleyen kısacık bir bölüm ve kitabın ilerleyen sayfalarında “Evrimini tamamlamamış maymun-insan” benzetmesi ile Darwin’e can- ı gönülden bir selam gönderiyor.
Vardıkları zaman diliminde yaşayan, doymak bilmeyen keşif iştahlarıyla etraflarını kolaçan etmekten asla vazgeçmeyen iki meraklı çocuk olan Çuka ve onun kız kardeşi Anin’in hayatlarını kolaylaştırmak adına yaptıkları icatların doğuşuna tanıklık eden kahramanlarımız, yaşam döngüsünü bozmamak için dikkatli olmak zorundadırlar. Öyle ki geçmişte bir yaprağın dahi yerini değiştirecek olsalar, bunun günümüze sirayet edeceği gerçeğinin her daim bilincinde kalarak müdahale etmeden sadece izleyici kalabilmenin önemi de kitapta defalarca vurgulanıyor. Bir keresinde kahramanlarımız Yağmur, Damla ve babaları dürbünle kabileyi izlerken birden bire Çuka’yı karşılarında bulurlar. Durumun şaşkınlığını üzerilerinden attıktan sonra Çuka ve kız kardeşi Anin merakla modern çakı ve dürbün gibi aletleri incelemeye koyulmuş olmaları kahramanlarımızı tedirgin etmiş olsa da, pratik zekalarıyla hemen bir çözüm üretmeleri; bu durumun şimdiki zaman dilimini etkilemesini önlemeyi başarırlar.
Pedagojik açıdan irdelendiğinde hem dokunsal hem de görsel öğrenme tekniklerinin görünmeyen bir üst başlık ile esere hemhal edildiği fark edilebilir. Yağmur ve Damla’nın zamanda yolculuk imkanı sağlayan bisikleti bizzat icat etmelerinin ardından bisikletin selesine bindikleri andan itibaren kinestetik öğrenmeden görsel ve işitsel öğrenme tekniğine de yolculuk yaptıkları gözlemlenmektedir. Ulaştıkları yüz bin yıl öncesinde Çaku ve kız kardeşi Anin’in deneyerek, uygulayarak enerjileri hiç düşmeden yaptıkları icatları, seyirci koltuğundaki Yağmur ve Damla kardeşler merak, heyecan ve dikkatle izlerler.
Zaman Bisikleti salt hitap ettiği yaş grubuna değil; büyüklere de keyifli anlar yaşatıp yüz bin yıl öncesinden günümüze teknolojik gelişimin, bir film şeridi gibi kitabın satırlarından akıp gitmesini sağlıyor.
*Ömer Tuncer , İşte Anadolu, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1999
Zaman Bisikleti
Bilgin Adalı
Can Çocuk Yayınları
112 s.
16 TL
Comments